Kime Güveneceğini Şaşıran Müslümana Mektup

SORU:
Kıymetli hocam ben banka promosyonu hakkında harammı helal mi konusunda fetva ararken tevafuk sizinle tanıştım fetvalarınızı okudum.Bu kadar karışık ve çeşitli fetvalar verilen bir ortamda sizin fetvalarınızı okudum.Allah razı olsun anlayabildiğim kadarıyla çıkar gözetmeden takva üzerine fetvalar veriyorsunuz.Hocam kafamız o kadar karışık ki! müftülüğü bile aradığımızda iki farklı müftü aynı konuda farklı birbirine tamamen zıt fetvalar vermektedirler.inanın bu konu beni çok rahatsız ediyor.Kime nasıl inanacağımızı şaşırdık. En azından ben şaşırdım. Ben o kadar dindar sayılacak biri değilim. Fakat haram helal konusunda çok hassas davranmaya çalışıyorum. Ve dediğim gibi kime sorsam farklı bir cevap alıyorum.Bu kafamdaki soru işaretlerini nasıl silebilirim.Kime nasıl inanabilirim ?.Ya da bir kişiden aldığım fetva ile mi yetinmem lazım ? Çok karıştırmamam mı lazım ? Durma noktası nedir? Size zahmet olmazsa bir cevap rica ediyorum.Örnek isterseniz dediğim gibi banka promosyonu ve konut kredisi gibi. Biri helal biri haram diyor. Fakat peygamber efendimizin bir hadisinde(s.a.s):’faizin azını da çoğunu da ayaklarımın altına aldım’ demesi bile yeterli değil midir?. Peki alimler buna nasıl fetva veriyorlar aklım almıyor.Bunun gibi sorular ve sorunlar bunu nasıl atlatırım.Nerde durmam lazım.Çok uzattım biliyorum ama bu konularda çok doluyum.tahmin edemeyeceğiniz kadar rahatsız oluyorum. Hakkınızı helal ediniz.Allah razı olsun…!

CEVAP :
Değerli kardeşim,

Selamünaleyküm.

Yazınızı okuyunca sizin samimiyetinize ve beklentilerinize bakarak kendimi de sorgulama ihtiyacı hissettim. Ne hâllere düştük; Müslüman, fetva sormak için makam arıyor. Aradığı makam, soracağı soru ile müptela bir makam. Siz müftülüğe, banka promosyonlarını soruyorsunuz. Size olmaz dese, o makamın maaşları üzerinden alınan promosyonları nereye gömecek. Olur dese dinini nereye gömecek! Gördüğünüz gibi hasta başka bir hasta ile tedavi olmayı bekliyor. Müftülükler böyle de başka yerler berrak mı? Elbette değil. Bakma
yazıp çizdiklerimize, konuşup mangalda kül bırakmadığımıza! Allah’ın inayeti olmasa ne olurduk bilemem.

Kimden fetva soracağız, kime güveneceğiz?

Bu sorunuzun cevabını, isim vererek size nakletmemin mümkün olmayacağını takdir edeceğinizi umuyorum. İzin verirseniz size, genel ölçüler vererek ne yapabileceğimize dair yardımcı olayım:

1- Her şeyden önce dinimize ait temel bilgimiz muhakkak bulunacak. İman esaslarından namaza, kurbana kadar temel konularda kimseye sormaya gerek bırakmayacak bir bilgi birikimimiz olsun. Kısacası bir ilmihal kitabını bilen birinden ders olarak bir iki hatta üç kere okuyalım. Bunun hiç bir mazereti olmasın.

2- Dinimizin en temel ilkeleri üzerinde ‘köylüce’ bir teslimiyetimiz olsun. ‘Köylüce’ ile ne kastettiğime gelince: O konuları tartışmayı, taviz meselesi yapmayı asla kabul etmeyelim. Yok ise yok, var ise var, o kadar. Ne ileri ne geri! Allah, melekler, peygamberler, kader, ahiret… Bu konularda maksadı ne olursa olsun irdeleme, yorum gibi şeylere bulaşmamak köylülük bile olsa kurtarıcıdır. Niceleri, iyi niyet maskeleri ile şeytanın tuzaklarına düşüp, yıllarca mü’min kaldıktan sonra imansız olarak gittiler. Bu düşünce bizi, ihtiyatlı davranmaya sevk etmelidir. İhtiyat nedir? Mesela faiz haramdır. Bu bir ilkedir. Hatta İslam’ı farklı kılan temel ilkelerden biridir. bizim imanımız, faizle ilgili bir konuda sürekli ‘olmaz’ yönünde olmalıdır. Filan konudaki faiz mi değil mi tarzındaki bir araştırmada bizim peşin kanaatimiz negatif yönde olmalıdır. Bu bizi, mesela bir fetva arayışı içinde iken, olmaz şeklindeki kanaatimizi perçinlemeye sevk etmelidir. Fetva arayışımız, harama dair bir kuralı delebilmek için değil, haram kuralını korumak için olmalıdır.

3- Devlet kurumlarının dinle ilgili hassasiyetinin ne kadar olabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Biz de ona göre o makamları kullanmalıyız.

4- Devlet dışındaki cemaat veya şahıslardan yararlanmak için de önümüzde şu üç ilke beklemelidir:

a- İslam’ı sadece kendi tarikatından, cemaatinden veya kişisel görüşlerinden bakarak anlayanla bağlantı kuramayız.

b- Ümmet’imizin geçmiş büyüklerini hafif görenle bizim İslam konuşmamız da doğru değildir.

c- Fıkıh ve benzeri konuları bir bütün içerisinde ele alabilen ve takva yönünü tercih edenler bizim için yeterli görülebilir olmalıdır.

Kimi ve nerede bulup yararlanacağımızı soracaksınız elbette. Cevabımız şudur: Müslüman olarak siz de onları arayacaksınız ki, onların piyasası oluşsun. Sizin dininize katkınız da bu olsun.

Sıhhat ve afiyetler dilerim. Allah’a emanet olun.

Nureddin Yıldız