Siyasetin Ustası Ulu Hakan Sultan II. Abdülhamit Han

Sultan Abdülhamid ve Siyasî Hatıratım:

Kitaphareketi’nin düzenlemiş olduğu kitap tahlil programlarımız devam ediyor. Bu haftaki tahlil kitabımız Dergâh yayınlarından çıkan Siyasi Hatıratım kitabıydı. Kitabın tahlilini Davetçilik okulu öğrencilerimizden Numan Karaardıç ile hukuk fakültesi öğrencilerimizden Cihat Arslan yaptı.

Uzakları görebilen hükümdar, Türkiye eğitimde altın çağ yaşarken Küba’ya ajan gönderen, Singapur’a cami yaptıran, Sri Lanka’ya okul açtıran, New York’taki Webb’den Londra’daki Quilliam’a özel görevler veren, Belarusya’nın ıssız köylerinde adı hâlâ camilerde anılan hükümdar Abdülhamid Han’ın biyografisi üzerinde durup “Siyasi Hatıratım” kitabını tahlil ettik. Lise ve üniversite öğrencilerine açık olan tahlil programlarına katılım için [email protected] adresine bilgilerinizi bırakmanız yeterli. Kitap ziyafetinden notlar ve kareleri sizlerle paylaşıyoruz. Sıradaki tahlil kitabınız, Prof.Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın kaleme aldığı, ‘NASIL SÖMÜRÜLDÜK’ isimli kitabıdır.

 Yeni Başlayanlar için Abdülhamid:

“Avrupa‘da Sultan Abdülhamid, hasta bir adam telakki ediliyor. Bence Boğaz sahillerinde yaşayan pek çok diplomattan daha üstündür. Kendisine haksızlık edildiği kanaatindeyim.“
(Alman Birliğinin Kurucusu Prens Bismark)

Sultan Abdülmecid’in oğlu 34. Osmanlı padişahı ve 98. İslam halifesi’dir.Henüz 7 yaşında iken annesi Tiri Müjgan Hanım’ı kaybetmiştir.Sonra babası tarafından yetiştirilmesi için sarayın en nüfuzlu kadınlarından Perüstü Kadın`a emanet edilir.Lalalar ve özel hocalardan dersler alır. Edebî ve fikrî sahada bir ilerleme kaydedemese de tarih, hukuk ve siyaset alanında büyük gelişmeler gösterir.

Abdülhamid, amcası Abdülaziz`in yanında Avrupa seyahatlarına çıkar ve tecrübeler edinir.Abdülaziz’in karanlık ölümü üzerine yerine 5. Murad geçer.Onun bu işe hakim olamayacağı anlaşılınca Abdülhamid bazı istekleri kabul ederek başa geçer.İlk olarak meşrutiyet ilan edilir fakat 93 harbi sırasında meclisde birlik sağlanamaması aksine daha da kötüleştirici bi ortama gidilmese yüzünden Abülhamid meclisi tatil eder ve birdaha da çağırmaz.Devletin idaresini Yıldız Sarayı`na taşır.

Abdülhamid yavaş yavaş yönetimdeki taşları yerinden oynatmaya başlamıştır.İstihbarat teşkilatı kurdurur, amcası Abdülaziz`in ölümünü çözümlemek için Yıldız mahkemelerini kurdurur.Darbeci paşalar yönetimi eline almak için uğraşan devlet adamlarını sürgüne gönderir. O bunları yaparken diğer bir yandan da yine onu tahttan indirmek için çalışmalar devam ediyordur; Ali Suavi olayı yaşanır ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştır.Bir yandan da Jöntürkler`in çalışmaları devam etmekte Sultanı tahttan düşürme planları yapmaktadırlar.O ise onlara mevkiler verip ıslah etmeye çalışmakta merhamet buyurmaktadır.Sadece içteki çekişmelerle bitmiyordu ki olaylar bir yandan da dış düşmanlar her fırsatta Devleti Aliyye`nin üstüne çıkmak için yer arıyorlardı.Ama Abdülhamid Han ise birine karşı birine bir diğerine karşı başkasını kullanarak onları dizginliyor hem de devletimizi onlara yem etmiyordu.

Abdülhamid Han, siyasi alanda bir dehaydı, kurduğu hafiye teşkilatı sayesinde sadece Osmanlı sınırları içerisinde değil tüm Dünya`da etkindi.Hatta bu konuda Nihal Atsız yabancı elçilerden bile onun için çalışanlar olduğunu söylüyor.Tüm bunların yanında ülke içini demiryolu ağı ile örmüş Bağdat demiryolu ve Hicaz demiryolunu yaptırmış.Bu sayede ülke içinde bir kargaşada hemen asker sevkiyatı hemen sağlanmış ayrıca hacılarımızın kolayca kutsal topraklara ulaşması sağlanmış ve yetiştirilen mahsüllerin depolarda çürümesi yerine ülke içindeki pazarlara aktarımı sağlanmıştır.Eğitime çok önem vermiş sınırlarımız içinde okullar açtırmış bunla da yetinmeyip Çin de bile Hamidiye Mekteplerini açtırmıştır.

Abdülhamid Han kentler için projeler yaptırıp kentsel bir dönüşüm sağlamaya çalışmıştır.Ancak düşmanları tarafından hepsinin üzeri örtülmeye çalışılmış ve çok anlaşılamamıştır.Devletin ancak İslam dinine sıkı sıkıya bağlı olarak kurtulabileceğini savunmuş ve Müslümanları halifelik çatısında toplamaya çalışmıştır.Dinine çok bağlıdır.Sarayında yatağının başucunda tuğla bulundurur, abdestsiz yere basmamak için ilk önce teyemmüm alır sonra da abdestini almaya gidermiş.Peygamberimizi çok sevmiş ve asla O `na laf ettirmemiştir.Hatta bir seferinde peygamberimize karşı yapılacak olan gösteriyi önceden haber almış böyle bir olayın olmaması için elinden geleni yapmış Avrupalı devletleri tehdit etmiş ve sonucunda ise bu gösteriyi engellemiştir.Saltanatı boyunca mücadele etmiş dertli bir Müslüman olmuştur.

Ulu Hakan’ın, 33 yıllık padişahlığı Filozof Rıza Tevfik`in ifadesiyle 31 Mart uydurma ihtilali ile 1909`da sona erer ve Selanik`teki Alatini köşküne apar topar tüm ailesiyle taşınır. Ancak hal edilmesine çok üzülmüştür haline gelen kişiler Laz Arif Hikmet Paşa, Arnavut Esat Toptani, Yahudi Emanuel Karasu ve Ermeni Avram Efendi’dir.İkisi zaten Müslüman değil diğer ikisi ise Laz Arif ile Esat Toptani padişahın çok iyiliğini görmüş ve onun sayesinde bu yerlere gelmiştir. Ulu Hakan Alatini Köşkü’nde fazla kalamaz, çıkan Balkan Harbi ile Beylerbeyi Sarayı`na taşınır. Kendisini güvenlik gerekçesiyle köşkten götürmek isteyenlere “Verin bana bir silah, ben burada savaşacağım.” diyecek kadar merttir. Geri kalan yıllarını bu sarayda geçirmiştir ve 1918 yılında vefat etmiştir.

Abdülhamid, devletin yıkılışını 50 yıl daha geciktirmiş öteleri görebilen padişah olmuştur.Devrinde onu anlayamayan kişiler ölümünden sonra onu anlamışlar, pişman olmuşlar ve bunu dile getirmişlerdir.Belki de bunun en güzel örneği olarak Rıza Tevfik`in şiirlerinden şu parçayı sunabiliriz.

Tarihler adını andığı zaman;
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan;
Asrın en siyasi Padişahına!..

 

SİYASİ HATIRATIM SULTAN ABDÜLHAMİD:
Bu eser Abdülhamid´in 1909 yılında İttihat ve Terakki tarafından hal´ edilmesinden sonra kaleme alınmış ve tarihi olaylar bir bütün hâlinde ele alınarak ve tam bir hatırat vücuda getirilmek niyeti ile Ali Vehbi Bey tarafından Fransızca olarak yayımlanmıştır. Ali Vehbi Bey Abdülhamid´in hatıratında yalnız devrin siyasi olaylarını anlatmakla kalmıyor , aynı zamanda onun din ve dünya görüşünü de izah ediyor. Abdülhamid‘in hatıratı önce Osmanlıca olarak yazılmış, sonradan Fransızca´ya Ali Vehbi Bey tarafından çevrilmiştir.

Siyasi Hatıratım kitabında dikkat çeken başlıklardan alıntılar:

Hasta Adam‘ın Kuvveti (1900)
Dahilde kuvvetlendiğimiz gün, Avrupa devletlerinin, o kadar alay ettikleri “hasta adam“ iyileşip, “kuvvetli adam“ haline geldiğini göreceklerdir. (sf.71)

Hicaz Demiryolu (1906)
Çok eskiden beri hayal etteğim Hicaz demiryolu nihayet hakikat oluyor. Bu gayemde, benimle işbirliği yapacak İzzet’ten daha iyi bir kimseyi bulamazdım, zira bu işe bütün kuvvetiyle kendini verdi. İzzet sadık olduğu kadar da kıskanç arkadaşlarının veya diğer yüksek rütbeli memurların kabul etmemelerine rağmen, kıymetlidir. Hicaz demiryolu için lüzumlu paraları, bütün dünyadaki Müsülmanlardan ve bilhassa Hintlilerden, bu kadar çabuk toplayabilmesine hayran oldum.

Mekke demiryolu, bizim hâlâ inkişaf edebilecek kabiliyette olduğumuzu ve işimize mani olmak için, her türlü çareye başvuran İngiltere‘yi muvaffakiyetsizliğe uğratabileceğimizi ispat etti.

İstanbul, mukaddes Mekke ve Medine şehirlerine demiryolu ile bağlanmış olacak. Bu suretle de bu yerlere, icabında askerimizi emniyet içinde göndermemiz kabil olacak. (sf.90)

 

Türkiye’ye Karşı Haçlı Seferleri (1893)
Türkiye’ye yapılan haçlı seferleri henüz durmuş değildir. İhtiyar ve geveze Gladstone Papa II.Pie’nin izinde gitmektedir. Orta Çağ‘da, Garpta din kavgaları sürüp giderken, Hristiyanlar aralarındaki mezhep farkı dolayısıyla birbirlerine en haince zulümleri tatbik ettileri sıralarda işkenceden kaçanların, şimdi beğenmedikleri Türkiye’ye sığındıklarını inkâr edemezler.

Şarkta uzunca müddet yaşayan ve tarafgirlik etmeden hüküm verebilen bir kimse, Müslümanların şarktaki Hristiyanlardan çok daha iyi olduklarını kabul edecektir. Hele İspanyolların kanlı zaferleri, Fransızların Cezayir’i istilası, İngilizlerin Hint isyanını bastırmaları, Belçika’nın Kongo’yu zaptetmesi, Rusların Sibirya‘daki zulümleri düşünecek olursa; Türklerin kendi vatanında himaye ettikleri Ermeniler tarafından teşekkür yerine hücuma uğradıklarında sabırlarının taşmasına neden hayret edildiği anlaşılamaz.

Türkiye‘ ye karşı haçlı seferleri gizli bir şekilde devam etmektedir. (sf.98)

İslamiyetin Tekamülü – Vambery
Profesör Vambery’yi çok alaka çekici buluyorum. “İslamiyeti, medeniyete düşman gibi göstermek ancak çok cahillere, müsamahasızlara veya kalıplaşmış taasubu olan Hıristiyanlara vergidir.“ diyor. “İslamiyeti medeniyet düşmanı olarak gösteren fikirlere ciddi olarak cevap vermeye bile değmez.“ diye haklı olarak ilave ediyor. Orta Çağ’da Müslümanlar, sanat ve ilimde o kadar büyük eserler vermişlerdir ki, şimdi dinimizin terakkiye mani olduğunu söylemek gülünçtür ve hakikatlere gözünü kapamak demektir. Vambery bu düşüncelerinde yalnız değildir. Umumi olarak İslam kültürüne veya sadece Osmanlı kültürüne vakıf olup, hakkını veren, Vambery ile aynı fikirde bulunan Avrupalı tanıyorum.
Asırlar boyunca, İslâmıyetin istihaleye uğradığını kabul etmek lazımdır; fakat esas prensipleri değişmemiştir ve son senelerde pek yavaş bir ruhi değişiklik meydana gelmiştir. Bu sabaple ne dinimizi inkılaplara düşmandır denilebilir ne de dinimizdeki tekamül durmuştur demek doğru olur. (sf.132)

KADERCİLİK
“Kısmet!“ Ne zararlı bir kelimedir ve ne kadar çok felaketlere sebep olmuştur. Kur’an’ın hiçbir yerinde kısmet fikrine yer verilmez. Ancak son asırlarda tembellik ve akılsızlık sebebiyle “Kısmet“ kelimesi lisanımızda bugünkü ölçüsünü bulmuştur. Zayıflık ve uyuşukluk özrünü kapatmak için “inşaallah!“ çok rahat kullanılah bir kelime olmuştur. Hz. Muhammed (sav) müminlerine, Allah’a kul olmayı emreder ama aptalca bir kadercilik şeklinde değil, düşünmeye ve çalışmaya mecburdur.“Ekmeyen biçemez, çalışmayan yiyecek ekmek bulamaz.“ Maalesef Türkler bunu henüz idrak ketmiş değillerdir, hâlbuki Suriyeliler, Araplar, Türklerden farklıdırlar! Kendilerini bu kadar koyuvermezler. Hristiyanlar ise bu kelimeyi en iyi şekilde tefsir etmişlerdir. İncil’de şöyle bir cümle vardır: Yarın için üzüntü çekmeyin, Allah uçan kuşların, yeryüzündeki hayvanların yardımcısı olduğu için sizi de düşünecektir.“ Buna rağmen Hristiyanlar; düşünürler, çalışırlar ve terakki ederler, biz de buna seyirce kalırız.
(sf.134)